6 Mart 2013 Çarşamba

Kendimiz Olmak


Hayat o kadar kısa ve o kadar karmaşık ki, bazen o kısacık anlarda bile kaybolduğumuzu zannediyoruz. Kaybolmamak adına koşuyoruz bazen. Hep yetişmek istediğimize ya da yetişmeye çalıştıklarımıza ulaşma gayreti içerisinde oluyoruz. Sonra yoruluyoruz farkına o anlarda varmadan. Hızla tüketiyoruz ve hızla tükeniyoruz. Ve yetememeye başlıyoruz hiç kimseye, hiçbir şeye ve en kötüsü de kendimize. Durmanın boşa geçen zaman olduğunu sanıyoruz. Oysa ne çok durmalara ihtiyacımız var, farkına varamıyoruz. Yaşanan onca şeyi özümsemek, kötüleri ayıklamak ve iyilerle yola devam etmek. Bunu yapamadığımız için ağırlaşıyoruz. Üst üste biriken sorumluluklar, kendini kanıtlayabilme çabası, hep çevreyle umarsız bir kavganın içinde "ben varım" demeye çalışma savaşı. Unutuyoruz biri kafamıza vurmadığı sürece; "insan, ancak kendiyle mücadelesinde başarıya ulaşır"ı. Özümseyerek, sindirerek, sorgulayarak kendini ve olumsuzlukları ayıkladıktan sonra yola devam etmek...
Mutlu görünümlü, mutsuz hayatların dünyası sanki burası. Mutsuzlukların farkında olup zımparalamadan hayatı, üzerine kat be kat atılan boyalı hayatların... Beklenmedik bir anda dökülen boyanın ardından görünen, solmuş, yıpranmış, ancak hala acıtan anıların... Yüzleşmekten kortuğumuzdan belki de, kaybetmekten korktuğumuzdan. Yeni kılıklara, kimliklere bürünmemiz belki de bundan. Kendi hayatlarımızı değil, başkalarının hayatlarını yaşama çabamızdan. Daha iyisi için, iyileri ödürmemizden; her şeyin bir avuç toprakla son bulduğunu unutup, yaşayan kalpleri erkenden öldürmemizden.

Her şey çok basit bir matematik aslında. Doğuyoruz + Büyüyoruz + Yaşlanıyoruz ve Ölüyoruz. Uzun yıllar ya da kısacık hayatlar yaşıyoruz bazen. Yaşadıkça yaşlanıyoruz, yaşadıklarımızla büyüyoruz(B.B). Bize ağır gelense "BÜYÜMEK"; Büyürken her şeyi daha net görmek. Okumak, "OL"maya çalışmak, iş bulmak, para kazanmak - daha fazla kazanmak, egolarımızı tatmin etmek, taktir görmek - hep görmek, ben varım demek - ben varım dedirtmek, değiştirmeye çalışmak ama çoğu zaman değişmemek; önümüze çıkanları anlamaya çalışmaktansa sözlerimizin hep diğerlerinden daha üstün olduğunu düşünmek; hep anlatmak ama hiç anlamaya çalışmamak, dinlememek; gidenin ardından sevinmek ama geleceğin ne olduğunu bilmemek, bazen "an"larda takılı kalmak - güzel "an"lar yaşanırken farkına varamamak; yenilere merhaba diyememek, eskilere güle güle; eleştiri almak yerine eleştirmek; zorluklarda suçlu aramak - onları göğüsleyecek yüreğe sahip olamamak; konuşmak yerine hep kaçmak, bazen bir bakış, ufacık bir dokunuşun bile her şeyin ötesinde olduğunu bilmemek; sevdiğimizi sevdiğimize söylemekten korkmak, utanmak, gurur denen şeyin duvarları arasında sıkışıp kalıp öteyi görememek, varlığın bir değer olduğunu ve yürekten istemenin bize verilen bir lütuf olduğunu unutup, ayağımız taşa takılsa varlığımızdan vazgeçmek.
Sorun ne istediğimizi bilmememizde; sorun başkalarını tanımaya takılıp, kendimizi ne kadar tanıdığımızı düşünmememizde. Kendimizle ilgili en basit soruların bile cevaplarına sahip olamamamızda.
Bugün ya da yarın; ama daha fazla geç kalmadan kendinize, kendinizi dinleyin. Bitişler ya da başlangıçlar hepsi aslında sizin elinizde. Elinizde ne kalırsa kalsın kendinizi sevmeye başlayın ve bırakmayın.
  :)