24 Haziran 2010 Perşembe

Kimi Yağmuru Hisseder, Kimiyse Sadece Islanır Yağmurda...



Hava kuruydu ama hızla gelişen olaylar silsilesi içinde Türkiye ölümlerin, İsrail saldırılarının haberleriyle çalkalanırken, bizler de tuhaf duygular içerisinde, her ne olursa olsun işimizi yapmaya çalışıyorduk. Sonuçta bu bir eğlence sektörüydü ve bizlerde bu pastadan diğerleri gibi ekmeğini yiyen çalışanlarıydık.

Saatler daha 21:00'ı bile göstermezken kapıda olağan dışı bir kalabalık göze çarpıyordu. Ana kapı için kurulmuş kısmi düzen, dinleyenler tarafından farklı bir boyut kazandı. Bana "Sanırım işte fark bu" dedirtecek kadar etkiliydi. Ancak Türk halkının her zaman baş gösteren zaman problemi burada da etkili oldu ve konser başlamasına rağmen girişleri engellemek pek mümkün olmadı.

Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi, merdiven biletlerinin de satılmasıyla olağanın biraz üstünde bir seyirciyle buluştu. Ve Bob Dylan belirtilen saatte sahnedeki yerini alarak seyiciye “Rainy DayWomen” parçasıyla "merhaba" dedi. Ancak konser boyunca bir kez olsun seyirci ile gözgöze gelmemiş olması, "İşimi yapar ve Çeker Giderim" edası bir çok seyirci tarafından olumsuz not aldı.

Bizler sevgili VIPlerin girişlerini kolaylaştırmak için düzenlemeler yaparken, kayda geçen simalar da listemizin satırları arasında yerlerini almaktaydı. Tabi bizler akışı hızlandırmak için var gücümüzle çalışırken, etrafta karaborsacılar ve biletleri nerden aldıklarını bilemediğimiz turistler de ellerinde enteresan pankartlarla var güçleriyle çalışıyorlardı.

Gelelim Konser Öncesi ve Sonrası Yaşananlar

Konser öncesi kurulu bir düzen olduğundan dolayı çok sıkıntı yaşamadık; Ancak kapıların açılmasıyla birlikte seyircilerin geç gelmesi ve binlerce kişilik mekanda, koca koca yazılan sıra ve koltuk numaralarına rağmen yerlerini bulamayan seyircilere yardım etmeye çalışan görevliler, bir de yerlerine yerleşmiş olan dinleyicilerden azar işitmeyi bir görev edindiler...

Konser öncesinde ise inanılmaz bir gizlilik söz konusuydu. Kalınan otel kimseye söylenmiyor, organizatörlerden rehber istenmiyor, gelen hiç bir hediye kabul edilmiyordu. Hatta bir ara kulisin köşesinden geçen ofisimize gidebilmek bile imkansız hâle gelmişti.

Sanırım konserin en güzel anlarından biri (tabi beim o yoğunlukta yakalayabildiğim:)) “Just Like A Woman” şarkısını binlerce kişinin hep bir ağızdan söylemesiydi.

Kim ne derse desin, yıllar sonra böyle büyük bir üstadın ülkemize getirilmesi için bir çalışmaya girilmesi bile başlı başına takdire şayan bir hareketti. Teşekkürler Pozitif..

Hiç yorum yok: